Bu kalem bana en az yüz dolara mâl oldu.
- This pencil cost me at least a hundred bucks.
O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
- She wrote to her parents at least once a week.
Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
- At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
Tom, en azından düzinelerce Mary ile birlikte bu parkta bulundu.
- Tom has been to this park with Mary at least a dozen times.
Hiç olmazsa teşekkür ederim diyebilirsin.
- You might at least say thank you.
Tom'un hiç olmazsa yardım önermesini umuyordum.
- I expected Tom to at least offer to help.
Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur.
- The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump.