O, o zamanda uyuyor olabilir.
- He might have been sleeping at that time.
O zamanda biz çocuktuk.
- We were children at that time.
Keşke o zaman bütün hikayeyi bana anlatsaydın!
- If only you had told me the whole story at that time!
O zaman Kuzey Amerika'da birkaç tane yol vardı.
- Few roads existed in North America at that time.
O zamandan beri, Japonya'da büyük bir değişim oldu.
- Since then, a great deal of change has occurred in Japan.
Yarın gece yağmur bekleniyor,öyleyse o zamana kadar şemsiyelerimizi bırakalım.
- It's supposed to rain tomorrow night, so let's leave our umbrellas until then.
Şu aralar yorumum yok.
- I have no comment at this time.
Bu aralar yorumum yok.
- I have no comment at this time.
Bu aralar, bulunmak için buradan daha güvenli bir yer yok.
- At this time, there's no safer place to be than right here.
Öyleyse daha sonra tekrar geleceğim.
- Then I'll come again later.
Mary Tom'a söyledi: Kısa bir cümle ile başlayalım, ve daha sonra göreceğiz...
- Mary told Tom: Let's begin with a short sentence, and then we'll see...
O zamanlar erkekler şapka takardı.
- Men wore hats back then.
O zamanlar yemek yemek için eve giderdim.
- I used to go home to eat back then.
Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt.
- If you see a mistake, then please correct it.
İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
- If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
- If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
Arkadaşım olmak istiyorsan, öyleyse arkadaşımın arkadaşı da olursun.
- If you want to become my friend, then also become the friend of my friend.
Bunu istemiyorlarsa, o halde ne istiyorlar?
- If they don't want this, then what do they want?
Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.
- If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.
Eğer beni bu şekilde tanımıyor idiysen, kısaca beni tanımamışsın demektir.
- If you didn't know me that way then you simply didn't know me.
Ancak o zaman onun ne demek istediğini anladım.
- Only then did I realize what he meant.
Had she been alive, my mother would have given me a hand then.
- If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.
What were you doing then?
- What were you doing at that time?
... And so that means that not only do I spend a lot of time ...
... In the certainty mode, you tell your TPM which signing keys you trust. The first time you ...