Definition of at once; in English Turkish dictionary
- <span class="word-self">atspan> once
- derhal
Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım.
- Having seen him in the picture, I recognized him at once.
Derhal bir diş hekimi ile görüşsen iyi olur.
- You'd better see a dentist at once.
- <span class="word-self">atspan> once
- hemen
Hemen yolculuğa hazırlan.
- Get ready for the trip at once.
Onu hemen tanıdım, çünkü onu daha önce görmüştüm.
- I recognized him at once, because I had seen him before.
- <span class="word-self">atspan> once
- defaten
- <span class="word-self">atspan> once
- anide
Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
Aniden bir patlama oldu.
- All at once there was an explosion.
- <span class="word-self">atspan> once
- hemencecik
- <span class="word-self">atspan> once
- ani olarak
- <span class="word-self">atspan> once
- şıp diye
- <span class="word-self">atspan> once
- ilk elde
- <span class="word-self">atspan> once
- aynı zamanda
Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.
- You can't do two things at once.
- <span class="word-self">atspan> once
- akabinde
- <span class="word-self">atspan> once
- bir defada
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
- <span class="word-self">atspan> once
- defada
- <span class="word-self">atspan> once
- birden
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Onlar hepsi birden gülmeye başladılar.
- All at once they began to laugh.
- <span class="word-self">atspan> once
- aniden
Aniden bir patlama oldu.
- All at once there was an explosion.
Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
- <span class="word-self">atspan> once
- aynı anda
İki şeyi aynı anda yapma.
- Don't do two things at once.
Aynı anda kaç tane iş yapabilirsin?
- How many jobs can you do at once?
- <span class="word-self">atspan> once
- birdenbire
Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
- All at once, I heard a shrill cry.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- <span class="word-self">atspan> once
- hep bir ağızdan
- <span class="word-self">atspan> once
- hep birden
Bütün arkadaşlarımı hep birden davet edemem.
- I can't invite all my friends at once.
Hep birden koşmaya başladılar.
- They began to run all at once.
- <span class="word-self">atspan> once
- dakikasında instantly
- <span class="word-self">atspan> once
- bir ayak evvel/önce immediately
