Karım uzaktayken zor durumdaydım.
- I am inconvenienced when my wife is away.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
- He had no choice but to run away.
Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
Balon rüzgar tarafından bir yere taşınıyordu.
- The balloon was carried away somewhere by the wind.
Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
- Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
Sanırım birkaç gün buradan uzaklaşmalıyız.
- I think we should get away from here for a few days.
Lütfen buradan uzaklaş ve canımı sıkmayı bırak.
- Please go away and stop annoying me.
Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
- I slept the whole afternoon away.
Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
- Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
Televizyonu uzaktan izlemelisiniz.
- You should watch television at a distance.
Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.
- She wants to keep him at a distance.
While De Anza was exploring the Bay of San Francisco, seeking a site for the presidio, the American colonists on the eastern seaboard, three thousand miles away, were celebrating the signing of the Declaration of Independence.