Dan started a physical altercation with Matt.
- Dan Matt ile atışmaya başladı.
Would the two of you quit bickering?
- Siz ikiniz atışmaktan vazgeçer misiniz?
Tom took aim and fired a warning shot.
- Tom nişan aldı ve bir uyarı atışı yaptı.
I've never seen a shot like that.
- Hiç böyle bir atış görmedim.
Would the two of you quit bickering?
- Siz ikiniz atışmaktan vazgeçer misiniz?
Tom watched Mary throwing rocks into the water.
- Tom Mary'nin taşları suya atışını izledi.
I can hear your heart beating.
- Senin kalp atışını duyabiliyorum.
Feel your heart beat!
- Kalbinizin atışını hissedin!
You should put something in your stomach before you go.
- Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.
Every time I practice shooting, I miss the target.
- Her zaman atış yaparım, hedefi ıskalarım.
Do you think the shooting was accidental?
- Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?
The patient doesn't have a pulse anymore.
- Hastanın artık bir nabız atışı yok.
The commander exposed his men to gunfire.
- Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.
I'm not sure what it was, but it sounded like a gunshot.
- Onun ne olduğundan emin değilim ama bir silah atışına benziyordu.
At what time did you hear the gunshot?
- Saat kaçta silah atışı duydunuz?
This tank can shoot on the move.
- Bu tank hareket halinde atış yapabilir.
This tank can shoot on the move.
- O tank hareket ederken atış yapabilir.
Our team scored five runs in the last inning.
- Ekip son atışta beş sayı kazandı.
What happened in the third inning?
- Üçüncü atışta ne oldu?
I can hear your heart beating.
- Senin kalp atışını duyabiliyorum.