Onun düğünü hakkında bir şey duymamış olman şaşırtıcı.
- It's surprising that you haven't heard anything about her wedding.
Onun istifa etmesi şaşırtıcı değildir.
- It is not surprising that he resigned.
Tom sürpriz bir karar aldı.
- Tom made a surprising decision.
Birden aklıma ona sürpriz yapma fikri geldi.
- The idea of surprising her suddenly crossed my mind.
Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.
- Surprisingly enough, he turned out to be a thief.
Onun istifa etmesi şaşırtıcı değildir.
- It is not surprising that he resigned.