Masamda çalışırken uykuya daldım.
- I fell asleep while studying at my desk.
Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
- Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
O uyurken içeri bir hırsız girdi.
- A burglar broke in while he was asleep.
O uyurken onu izlemekten hoşlanıyorum.
- I do like watching him when he is asleep.
Her iki köpek uykuda.
- Both dogs are asleep.
İnsanlar yaşarken uykudadır, öldüklerinde uyanırlar.
- Humans are asleep when they live, they wake up when they die.
Onun sağ ayağı uyuşmuştu.
- His right leg was asleep.
Onun ayakları uyuşmuştu.
- His feet were asleep.
Tom uyumaktan kendini alamadı.
- Tom couldn't help falling asleep.
Tom uyuyana kadar beklemem gerekti.
- I had to wait until Tom was asleep.
Mary çocuğu uyuyana kadar bekliyordu.
- Mary had been waiting till her child fell asleep.
Ben plana tamamen karşıyım.
- I'm dead against the plan.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
Tom eve çok yorgun geldi.
- Tom came home dead tired.
Aniden, ölen annemi düşündüm.
- I suddenly thought of my dead mother.
Uyuşukluk ya da tembellik yedi ölümcül günahtan biridir.
- Sloth or laziness is one of the seven deadly sins.
Tom uykuya dalmak üzere.
- Tom is about to fall asleep.
Uykuya dalmak uzun zamanımı aldı.
- It took me a long time to fall asleep.
Ayı geldiğinde yaşlı adam derin uykudaydı.
- The old man was fast asleep when the bear came.
Kocam ve kızım derin uykuda.
- My husband and daughter are fast asleep.
Radyo dinlerken uyuya kaldım.
- I fell asleep while listening to the radio.
Radyo dinlerken uyuya kaldım.
- While listening to the radio, I fell asleep.
Tom yarı uyuyor gibi görünüyor.
- Tom looks half asleep.
Eve gittiğimde yarı uyuyordum.
- I was half asleep when I went home.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
Parti tamamen sıkıcıydı.
- The party was perfectly deadly.
Bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmalıyız.
- We must try to break the deadlock.
Bu yol bir çıkmaz sokak.
- This road is a dead end.
Louisa sat in the car crying, until her foot fell asleep. She shook her foot violently, afraid the numbness would turn to frostbite.
The baby is sleeping in his crib.
- The baby is asleep in his crib.
I did that while everybody else was still sleeping.
- I did that while everyone else was still asleep.
Why America (but not Canada) failed to set up a needed synfuels industry.
John Doe, fell asleep 1 January 2001.
He gently lifted the half-asleep child into bed.
When Frere had come down, an hour before, the prisoners were all snugly between their blankets. They were not so now; though, at the first clink of the bolts, they would be back again in their old positions, to all appearances sound asleep.
... THE TEACHER THAT FELL ASLEEP DURING DETENTION ...