She looks young, but she's actually older than you are.
- O genç görünüyor, ama o aslında senden daha yaşlıdır.
And actually, this project needs everyone.
- Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.
That's essentially what happened here.
- Burada olan şey aslında odur.
It is essentially a question of time.
- Aslında bir zaman sorunu.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
In fact, Marie Curie is Polish, not French.
- Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
- Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
There was a spring indeed, but it was dry.
- Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
Indeed, I keep the cupboard closed.
- Aslında, dolabı kapalı tutarım.
Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
- Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
Halloween was originally a Celtic festival.
- Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
Honestly, I would also like to go.
- Aslında ben de gitmek istiyorum.
Honestly, this is not a really well-paying job.
- Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you.
- Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var.
That was actually really fun.
- O aslında gerçekten eğlenceliydi.
I'm an executive at heart.
- Ben aslında bir yöneticiyim.
He is a kind man at heart.
- O, aslında nazik bir insandır.
It's basically quite simple.
- Bu aslında oldukça basit.
He basically supported the free market system.
- O aslında serbest piyasa sistemini destekledi.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.