Sen benim için değerli bir varlıksın.
- You're a valuable asset to me.
Birçok kişi bugünlerde varlık açısından zengin ama zaman açısından fakir.
- Many people these days are asset-rich but time-poor.
Fadıl, Leyla'yı bir mal olarak gördü.
- Fadil saw Layla as an asset.
Leyla'nın mal varlıkları donduruldu.
- Layla's assets were frozen.
Tom tüm mal varlığını bir kayyuma devretti.
- Tom put all of his assets in a blind trust.
Bir milyon doların üzerinde mal varlığı var.
- He has over a million dollars in assets.
These shares are a valuable asset.
... LINUS UPSON: Ready, set, go. ...
... skill set. ...