Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
- He earns three times as much as I do.
O biraz ele avuca sığmaz biri.
- She's a bit of a handful.
Tom eğildi ve bir avuç dolusu kum aldı.
- Tom bent down and picked up a handful of sand.
Tom kaseden bir avuç patlamış mısır aldı.
- Tom took a handful of popcorn from the bowl.
Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
- Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
- He earns three times as much as I do.
Tom eğildi ve bir avuç dolusu kum aldı.
- Tom bent down and picked up a handful of sand.
Sadece bir avuç dolusu insan gerçeği biliyor.
- Only a handful of people know the fact.
Tom eğildi ve bir avuç dolusu kum aldı.
- Tom bent down and picked up a handful of sand.
Buluşmaya yalnızca bir avuç dolusu insan geldi.
- Only a handful of people came to the meeting.