Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
- As a result, prices rose.
Sürücü trafik kurallarını çiğnedi, sonuç olarak da cezalandırıldı.
- The driver violated the traffic rules; as a result, he was fined.
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Bildiğim kadarıyla, söylenti doğru değildir.
- The rumor is not true as far as I know.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.
- Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete.
Temiz tuttuğun sürece bu kitabı alabilirsin.
- You may take this book as long as you keep it clean.
Sağlıklı kalabildiğim sürece uzun yaşamak isterim.
- I want to live as long as I can stay in good health.
Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
- We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
- Money, as such, has no meaning.
Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.
- As long as it is cheap, any watch will do.
Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out as long as you come back soon.
Her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyorsun.
- You look very pretty, as usual.
Teslimatlar her zaman olduğu gibi devam edecek.
- Deliveries will continue as usual.
O ayrıca Çince öğrenimi yapıyor.
- He studies Chinese as well.
Ona sadece tavsiye vermedim ayrıca bir bisiklet de verdim.
- I didn't only give him advice, but a bicycle as well.
Bana gelince, uluslar arası klas bir insan olmaya çabalamak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak istiyorum.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
Köpeklere gelince, müşteriler onları bu mağazaya getiremiyebilirler.
- As for dogs, customers may not bring them into this store.
Sözde birinci dünyadan insanlar biz Latinlere tekerleği henüz icat etmemiş gibi bakıyor.
- People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
- They're late, as usual.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
- Nobody can do that as well as me, not even Tom.
Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
- Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
- Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
- Linda can dance as well as Meg.
Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
- As a result of the war, a great number of victims remained.
Savaşın bir sonucu olarak, birçok kişi öldü.
- As a result of the war, many people died.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
İşim neredeyse bitti.
- My work is as good as done.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Gözlüksüz o hemen hemen kördür.
- Without her glasses she was as good as blind.
Tom ve Mary hemen hemen evlidir.
- Tom and Mary are as good as married.
Bu durumda halimizin ne olacağı çok belirsiz.
- We're on pretty shaky ground as it is.
Keşke seninle gidebilsem ama bu durumda, gidemem.
- I wish I could go with you, but as it is, I can't.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
- I'll never see him again as long as I live.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Romanlar geçmişte olduğu kadar çok okunmuyor.
- Novels aren't being read as much as they were in the past.
Mümkün olduğu kadar tünellerden kaçınmaya çalışacağım.
- I will try to avoid tunnels as much as possible.
Yarından itibaren, bu e-posta adresi geçersiz olacaktır.
- As of tomorrow, this e-mail address will be invalid.
O bu dönemden itibaren kasabada yeni.
- She's new in town as of this semester.
Ben yemin ediyorum, John. Bugün itibariyle, sigarayı bırakıyorum.
- I swear, John. As of today, I quit smoking.
Sonuca gelince, endişelenmek zorunda değilsin.
- As regards result, you don't have to worry.
En kısa zamanda buradan ayrılmak istiyorum.
- I want to leave here as soon as possible.
Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
- Please do it as soon as possible.
O telefon görüşmesi yapar yapmaz eve gitti.
- He went home as soon as he got the phone call.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
O benim bir arkadaşım ve ona öyle davranırım.
- He is a friend and I treat him as such.
Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
- If you are a student, behave as such.
O bir beyefendi ve böyle davranılması gerekiyor.
- He is a gentleman and ought to be treated as such.
O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.
- He is a director, and should be treated as such.
Hangi fakülteyi seçeceği hakkında şaşırmıştı.
- He was at a loss as to which faculty to choose.
Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- I've never met anyone who knows as much about Australian history as Tom does.
O, para konusunda bir şey söylemedi.
- He said nothing as to money.
Ne olacağı konusunda çok fazla tahmin vardı.
- There was a great deal of conjecture as to what would happen.
Çek miktarını hem rakamla hem de harflerle yazın.
- Write the amount on the check in letters as well as figures.
Onlar hem zenginlerdi hem de mutlulardı.
- They were rich as well as happy.
Bir bütün olarak ulus, siyasi reformun lehinde.
- The nation as a whole is in favor of political reform.
İnsanlar bir bütün olarak öyle şeyler yapmaz.
- People as a whole don't do things like that.
Nedenler aşağıdaki gibi.
- The reasons are as follows.
O, sonuca bakarak aşağıdaki gibi söyledi.
- By way of conclusion he said as follows.
Her zaman olduğu gibi, geç geldi.
- He came late, as is often the case with him.
Sık sık olduğu gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kaldı.
- As is often the case, Mike was late for the meeting this afternoon.
Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu.
- I thought he loved you, but as it is, he loved another girl.
Benim şarabımın içinde olmadığı sürece suyun nereye aktığı benim için gerçekten önemli değil.
- It really doesn't matter to me where the water flows, as long as it is not in my wine.
Bu parkta iki yüz kadar çok sayıda kiraz ağaçları vardır.
- There are as many as two hundred cherry trees in this park.
O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
- He reads as many as twenty books every week.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
- He earns three times as much as I do.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
- The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
- Do you still play golf as often as you used to?
Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.
- Tom stopped talking as soon as he noticed Mary wasn't listening anymore.
Muhabirler Tom mahkeme salonunu terk eder etmez sorular sormaya başladı.
- The reporters started asking Tom questions as soon as he left the courtroom.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
They're big as houses.
First; original; indigenous; primitive; native; as, the aboriginal tribes of America.
I don't see as I can be of any help.
As my fear grew, so did my legs became heavy.
The movie features Al Gore as a streetwise pimp.
You are not as tall as me.
As you wish, my lord!.
The kidnappers released him as agreed.
We go fishing every Sunday as a rule, but today the lake is frozen.
We put a lot of emphasis into the training of our staff, as far as food knowledge, wine knowledge, he said.
I can't teach that class today, I'm sick. As for the rest of the teachers, they are still on leave.
The old man stumbled, as if he were about to fall.
Better wait, hadn't you, Laura,” said Aunt Wess’, “and see. Maybe he'll come up and speak to us.” “Oh, as if!” contradicted Laura.
When the teacher's back was turned, the class clown would hold his stomach as if he were ill.
Bow as in the weapon, not the front of a ship.
I bought the car as is, so the seller was within his legal rights to refuse to repair it when it broke down after two days.
I don't care who you are, where you're from, what you did, as long as you love me —.
Stay as long as you like.
All leave is cancelled as of now.
As soon as he arrived, everyone gasped.
She reached out, as though to touch my face.
Sort them as to size and color.
As to your earlier question, I don't think I know the answer.
and, the 3n by 3n matrix M is, as usual, diagonal with the masses occurring down the main diagonal in sets of three.
I saw three plays in as many days.
Tom is acting as though nothing's happened.
- Tom is acting as if nothing's happened.
Tom is acting as though nothing has happened.
- Tom is acting as if nothing has happened.
Tom is acting as if nothing's happened.
- Tom is acting as though nothing's happened.
Tom is acting as if nothing has happened.
- Tom is acting as though nothing has happened.