O, takriben benimle aynı yaştadır.
- She's about the same age as I am.
Takriben senin yaşındayız.
- We are about your age.
Kız kardeşimle hemen hemen aynı yaşta gösterdiğimi söylerler.
- People say I look about the same age as my sister.
İnsanlara Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir? diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.
- When I ask people what they regret most about high school, they nearly all say the same thing: that they wasted so much time.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme.
- Don't say bad things about others.
Aşağı yukarı katlanabileceğimin hepsi bu kadar.
- This is about all I can put up with.
Tom aşağı yukarı benimle aynı yaşta.
- Tom is about the same age as me.
O fiyat değişikliği konusunda bir uyarı koydu.
- He put up a notice about the change in price.
Sorun konusunda sessiz kaldı.
- She kept silent about the problem.
Biz ateş etrafında dans ettik.
- We danced about the fire.
Tüm bahçenin etrafında yüksek bir duvar duruyor.
- A high wall stands all about the garden.
Tom, Vikingler'in dünya tarihine etkileri üzerine beş dakikalık bir sunum yaptı.
- Tom gave a five-minute presentation about the influence of the Vikings on world history.
Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.
- Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.
Buralarda manzara çok güzeldir.
- The scenery about here is very beautiful.
Buralarda anahtarımı kaybettim.
- I lost my key about here.
Tom ve arkadaşları ateşin etrafına oturdular, iyi eski günlerden bahsettiler.
- Tom and his friends sat around the fire, talking about the good old days.
Yaşlı adam şapkası için etrafına bakındı.
- The old man looked about for his hat.