Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
Tom ısıölçeri kolunun altına koydu.
- Tom put the thermometer under his arm.
O, bu günlerde onunla arasına mesafe koyuyor.
- She keeps him at arm's length these days.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
O erkeğin kolu benimkine hafifçe çarptı.
- His arm brushed against mine.
Erkek kardeşim bir ağaçtan düştü ve kolunu kırdı.
- My brother fell out of a tree and broke his arm.
Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
- This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict.
Onun güçlü bir kolları var.
- He has powerful arms.
Silah ihracatı yasaklandı.
- Arms export was prohibited.
Silah ihracatı yasaklandı.
- The export of arms was prohibited.
Tom ve Mary kendilerini bıçaklarla silahlandırdılar.
- Tom and Mary armed themselves with knives.
Onlar kendilerini silahlarla silahlandırdılar.
- They armed themselves with rifles.
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.
- Tom did time for armed robbery.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Tom askere yazılmaya karar verdi.
- Tom decided to enlist in the army.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Mary bana sarılmak için kollarını açtı.
- Mary opened her arms to hug me.
Tom bana sarılmak için kollarını açtı.
- Tom opened his arms to hug me.
Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.
- The armed forces occupied the entire territory.
Silahlı kuvvetler bütün bölgeyi ele geçirmede başarılıydı.
- The armed forces succeeded in occupying the entire territory.
Galaksinin Yay ve Perse takım yıldızı bölümleri binlerce yıl keşfedilmemiş olarak kaldı.
- The Sagittarius and Perseus Arms of the galaxy remained unexplored for thousands of years.
Ben onların kol kola yürüdüğünü gördüm.
- I saw them walking arm in arm.
Çift kol kola yürüyordu.
- The couple was walking arm in arm.
Kolkola yolda yürüyorlardı.
- They were walking along the street arm in arm.
Silahlı kuvvetler bütün bölgeyi ele geçirmede başarılıydı.
- The armed forces succeeded in occupying the entire territory.
Silahlı hava korsanları yolcuları dehşete düşürdü.
- The armed hijackers terrified the passengers.
Silah ihracatı yasaklandı.
- Arms export was prohibited.
Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.
- Americans have the right to bear arms.
Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.
- The armed forces occupied the entire territory.
Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.
- Tom did time for armed robbery.
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
- The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
Tom bir tabanca ve bir bıçakla kendini silahlandırdı.
- Tom armed himself with a gun and a knife.
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
Dirsek; üst kol ve alt kol arasındaki eklemdir.
- The elbow is the joint between the upper arm and the lower arm.
He raised the bow arm before showed up on the shooting line,which was against the rule.
Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.
- Tom walked into the room with an armful of laundry.
Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
- Tom was carrying an armful of books.
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
Uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için silahlara başvurmamalıyız.
- We should not resort to arms to settle international disputes.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Shelburne Bay is an arm of Lake Champlain.
The robot arm reached out and placed the part on the assembly line.
The arm and forearm are parts of the upper limb in the human body.
She stood with her right arm extended and her palm forward to indicate “Stop!”.
Remember to arm an alarm system.
Friends described her as always ready to serve as arm candy—that is, a pretty date—to industry players, in hopes of landing a role.
The two friends walked along arm in arm.
The kids were armed to the teeth in preparation for the water-balloon fight.
The police work at arm's length from the army.
She remained at arm's length though we worked together for many years.
All my reference books are within arm's reach.
We laid down on the snowbank and moved our arms up and down to make snow angels.
If the Duke arms himself for war, the king will not sit by idly!.
She's been keeping me at arm's length all the time. She doesn't want to get involved.
We're the best football team in the state! - Careful, dude, don't break your arm patting yourself on the back.
The long arm of the law.
Repeat violent offenders will hopscotch over state lines to avoid the long arm of the law, said Maryland Gov. Martin O'Malley.
His good marks gave him a shot in the arm.
They had to twist his arm, but they got him to join the project.
... So they fixed his arm. ...
... - WHEN HE PUT HIS ARM ON YOUR SHOULDER. - OH DARN. ...