Jane ran after the deer as fast as possible.
- Jane geyiğin arkasından elinden geldiği kadar hızlı koştu.
A bunch of children ran after the rabbit.
- Bir grup çocuk tavşanın arkasından koştu.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
Don't say such a thing behind her back.
- Onun arkasından böyle bir şey söyleme!
I am told he has a broad back.
- Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
There is a church at the back of my house.
- Evimin arkasında bir kilise var.
The hijackers moved to the rear of the plane.
- Korsanlar uçağın arkasına ilerledi.
Tom noticed a police car in the rear-view mirror.
- Tom arka dikiz aynasında bir polis arabası fark etti.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
Your right taillight is busted.
- Sağ arka lamban patlamış.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
The boy hid behind the door.
- Çocuk, kapının arkasına saklandı.
Sami felt a little bit superior to his friends.
- Sami kendini arkadaşlarından biraz üstün hissetti.
Applaud, friends, the comedy has ended.
- Alkışlıyoruz, arkadaşlar, komedi sona erdi.
I've decided to end our friendship.
- Arkadaşlığımızı bitirmeye karar verdim.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
I've been to Osaka to ask after my sick friend.
- Hasta arkadaşımın hatırını sormak için Osaka'ya gittim.
A friend of mine can speak Hindi fluently.
- Bir arkadaşım akıcı bir biçimde Hintçe konuşabilir.
The horse rose on its hind legs.
- At arka ayaklarının üzerinde yükseldi.
I want to thank my friends and family for supporting me.
- Beni destekledikleri için arkadaşlarıma ve aileme teşekkür etmek istiyorum.
Her boyfriend was not supportive.
- Erkek arkadaşı destekleyici değildi.
A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
- Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.
We have a small backyard.
- Bizim küçük bir arka bahçemiz var.
Your father's friends aren't his only supporters.
- Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
He has a wealthy supporter behind him.
- Arkasında zengin bir destekleyicisi var.