Do you folks need anything?
- Siz arkadaşların bir şeye ihtiyacı var mı?
Take your time, folks.
- Acele etmeyin, arkadaşlar.
Mike and Ken are friends.
- Mike ve Ken arkadaşlar.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Tom and I have been good friends since we were kids.
- Tom ve ben çocukluğumuzdan beri iyi arkadaşlarız.
When I was a kid, my classmates and I would all take marbles to school to play with. These days, most kids have got smartphones and iPods.
- Çocukluğumda sınıf arkadaşlarım ve ben oynamak için bütün bilyeleri okula götürürdük. Bu günlerde çoğu çocuğun akıllı telefonları ve iPod'ları var.
Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
- Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
Tom and his buddies slit the throats of eleven men and women.
- Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.
I really enjoy your company.
- Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.
All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company.
- Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.
Batman is friends with Robin.
- Batman, Robin ile arkadaştır.
Spongebob and Patrick are friends.
- Süngerbob ve Patrick arkadaştır.
Buddy doesn't drive carelessly.
- Arkadaşım dikkatsizce sürmez.
If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
They want to choose their mates by their own will.
- Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
- Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
Tom and I are fishing buddies.
- Tom ve ben balıkçılık arkadaşlarıyız.
Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
- Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
I would like to be your pen pal.
- Mektup arkadaşın olmak istiyorum.
Jiro communicates with his pen pal in Australia.
- Jiro Avustralya'daki mektup arkadaşı ile haberleşiyor.
Being very clever and gentle, this dog is a good companion to me.
- Çok zeki ve nazik olduğu için, bu köpek benim için iyi bir arkadaştır.
Ondoy and his companion go downtown.
- Ondoy ve arkadaşı kent merkezine gidiyorlar.
He was angered by the murder of their comrades.
- O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.
The young man bade farewell to his comrades and relatives.
- Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.
He is always isolated from his fellow workers.
- O her zaman iş arkadaşlarından izole edilmiştir.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
I don't associate with people like Tom.
- Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.
He's a friend of my brother's.
- O, erkek kardeşimin bir arkadaşıdır.
Tom was my younger brother's roommate in college.
- Tom kolejde küçük erkek kardeşimin oda arkadaşıydı.
My parents are familiar with her friend.
- Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.
We're intimate friends.
- Biz samimi arkadaşlarız.
He is not very good company.
- O, çok iyi bir arkadaş değildir.
I advise you not to keep company with Tom.
- Tom'la arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.
Would either of you be interested in going on a blind date with one of my friends?
- Herhangi biriniz arkadaşlarımdan biriyle çıkmakla ilgilenir misiniz?
I'm going on a date with my boyfriend today, so I've been in a very good mood since this morning.
- Bugün erkek arkadaşımla çıkıyorum, bu yüzden bu sabahtan beri çok iyi bir ruh hali içindeyim.
I pardoned my friend for his poor manners.
- Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.
Tom doesn't have a partner.
- Tom'un bir hayat arkadaşı yok.
I'd like you to be my partner.
- Benim arkadaşım olmanı istiyorum.
His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.
- Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.
He made the plan along with his colleagues.
- Planı iş arkadaşlarıyla birlikte yaptı.
You're a mighty good feller.
- Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.
He's a smart little feller.
- O zeki küçük bir arkadaştır.
Macedonia and Bulgaria are not friends.
- Macedonya ve Bulgaristan arkadaş değildir.
Mac is my friend. He likes dogs very much.
- Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.