ardent, zealous

listen to the pronunciation of ardent, zealous
English - Turkish

Definition of ardent, zealous in English Turkish dictionary

warm
ılık

Çorbamı ılık severim, sıcak değil. - I like my soup to be warm, not hot.

Evin içi hoş ve ılıktı. - It was nice and warm inside the house.

warm
{s} samimi

Gerçekten Tom'un yeterince samimi olduğunu düşünüyor musun? - Do you really think Tom is warm enough?

Bir sürü samimi sözler söylendi. - A lot of warm words were said.

warm
sıcak

Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum. - I can remember the warmth of his hands.

Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı? - It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?

warm
{s} sıcacık
warm
sıcakça yer
warm
şevkli
warm
güz

Birdenbire, o güzel ve sıcak görünmeye başladı. - Suddenly, it started to look almost nice and warm.

Burada hava güzel ve sıcak. - It's nice and warm in here.

warm
(Askeri) Bak. "wartime reserve mode"
warm
sıcakkanlı

Tom sıcakkanlı ve cömerttir. - Tom is warm and generous.

warm
gayretli
warm
{s} ısıtan, sıcak tutan (giysi, battaniye v.b.)
warm
ılıklık
warm
yüreği sıcak
warm
candan
warm
sıcak yer
warm
{f} ısıt

Kendisini ateşle ısıttı. - She warmed herself by the fire.

Isıtmak için ellerine üfledi. - She blew on her hands to warm them.

warm
içten

İçten sözleriniz için teşekkür ederim. - Thank you for your warm words.

Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı. - This family gave me a warm welcome.

warm
{s} sıcak (hava): warm front sıcak hava kütlesi
urgent, ardent, zealous
Ateşli, ateşli acil
warm
(fiil) ısınmak, ısıtmak, samimileşmek
English - English
warm
ardent, zealous
Favorites