Çok çalışmak zorundasın.
- Du musst viel arbeiten.
Artık burada çalışmak istemiyorum.
- Ich will hier nicht mehr arbeiten.
Casus evrakları yaktı.
- The spy burned the papers.
Evraklarını derhal teslim et.
- Hand in your papers at once.
Çok sayıda öğrenci yarı zamanlı işler arıyor.
- Many students are looking for part-time jobs.
İşler için onunla röportaj yapıldı.
- She was interviewed for jobs.
Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.
- We had to show our papers at the security desk.
Sınav kâğıtlarını öğretmene uzattım.
- I handed the examination papers in to the teacher.
Sınav kağıtların Pazartesiye kadar teslim edilmelidir.
- Your test papers must be handed in by Monday.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
Casus evrakları yaktı.
- The spy burned the papers.
O bir fabrikada çalışıyor.
- He works in a factory.
Babam bir fabrika için çalışmaktadır.
- My father works for a factory.
Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
- I have seen neither of his works.
Picasso'nun çalışmalarını severim.
- I like the works of Picasso.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
- This book is one of the poet's best works.
O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor.
- He works for a plumbing company.
Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Ben atölyede çalışıyorum.
- I am working at the workshop.
Her ülkede aynı şekilde işler.
- It works the same way in every country.
O sadece ev işlerini çekip çevirmiyor, aynı zamanda bir okul öğretmeni olarak da çalışıyor.
- Not only does she keep house, but she also works as a school teacher.
Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
- Tom works out in a gym near his house.
Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
- He works as a teacher, but actually he's a vampire.
I must work hard to make up for lost time.
- Ich muss hart arbeiten, um die verlorene Zeit aufzuholen.
I will start working on July the first.
- Ich werde am ersten Juli anfangen zu arbeiten.