We've only got £5 between us.
I want to buy one that costs somewhere between forty and fifty dollars.
You must choose between him and me.
The meeting will reconvene in two hours after a brief recess.
- Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.
May we have a short recess?
- Kısa bir ara verebilir miyiz?
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.
Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m.
- Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.
Tom backed his car out of the parking space.
- Tom arabasını park yerinden çıkardı.
Between space and time.
- Uzay ve zaman arasında.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
They went in search of happiness.
- Onlar mutluluğu aramaya gittiler.
Buses are running at 20 minute intervals.
- Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
The trees are planted at intervals of thirty meters.
- Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
There was a great gap between the views of the two.
- Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
They all sought for the lost child.
- Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
They sought shelter from the rain.
- Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Let's split up and look for Tom.
- Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come.
- Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
- Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
- İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
How about stopping the car and taking a rest?
- Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
- Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
Tom's car is parked in the middle of the road.
- Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.
I'm in the middle of a meeting. Could I call you back later?
- Bir toplantının ortasındayım. Sizi daha sonra tekrar arayabilir miyim?
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Meanwhile, time is running out.
- Bu arada, zaman tükeniyor.
Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff.
- Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.
I hear you're on bad terms with Owen.
- Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.
Are you on good terms with Tom?
- Tom'la aranız iyi mi?
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
Tom called me yesterday at nine in the morning.
- Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
Call me this afternoon.
- Bu öğleden sonra beni ara.
The police spent hours searching Tom's place, but they couldn't find the murder weapon.
- Polisler saatlerce Tom'un evini aradılar fakat onlar cinayet silahını bulamadılar.
I thought you'd be out searching for Tom.
- Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.
My fingers pronounce every word, every pause and every accent.
- Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.
Let's take a short pause.
- Kısa bir ara verelim.
Look up the number in the phone book.
- Telefon rehberinde numarayı ara.
You should look up this word.
- Bu kelimeyi aramalıyız.
Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it.
- Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
- Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
The mobile phone you have dialed is either switched off or outside the coverage area, please try again later.
- Aradığınız telefon ya kapalı ya da kapsama alanı dışında, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.
Could you dial for me? The telephone is too high.
- Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
Tom will assist you in your search for Mary.
- Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.
They did not have time to search for it.
- Onu aramak için zamanları yoktu.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
It's almost intermission.
- Gösterim arası olmak üzere.
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
Let's divide the check between us.
- Hesabı aramızda paylaşalım.
The policeman was checking the cars one-by-one.
- Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
Buying such an expensive car is out of the question.
- Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.
He went on a quest to find the point where the sky touches the Earth.
- O, gökyüzünün dünyaya dokunduğu noktayı bulmak için uzun ve zorlu bir araştırmaya devam etti.
Tom is always spacing out in class.
- Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
- Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
Sometimes he drives to work.
- O bazen işe arabayla gider.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmaklık bir mesafe vardır.
Scientists can easily compute the distance between planets.
- Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.