It rains incessantly.
- Aralıksız olarak yağmur yağıyor.
It rained continuously for three days.
- Yağmur üç gün boyunca aralıksız yağdı.
I just worked 13 hours straight.
- Sadece on üç saat aralıksız çalıştım.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
It rains incessantly.
- Aralıksız olarak yağmur yağıyor.
In December 1941, the United States was at war.
- Aralık 1941 yılında, Amerika Birleşik Devletleri savaştaydı.
Christmas Day is December 25th.
- Noel, 25 Aralık'tadır.
I visit my friend's house at intervals.
- Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
The volcano erupts at regular intervals.
- Volkan düzenli aralıklarla püskürür.
The door was left ajar.
- Kapı aralık bırakıldı.
The door to the house was ajar.
- Evin kapısı aralıktı.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
- Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
Tom left the door open a crack.
- Tom kapıyı biraz aralık bıraktı.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
- İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
Even though Tom eats mostly junk food, he rarely gets sick and his BMI is in the normal range.
- Tom çoğunlukla abur cubur yese de, nadiren hastalanır ve Vücut Kitle İndeksi normal aralıktadır.
I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
- Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
In December 1941, the United States was at war.
- Aralık 1941 yılında, Amerika Birleşik Devletleri savaştaydı.