Turkish - Turkish
Definition of araci in Turkish Turkish dictionary
- aracı
- Ara bulucu. İki şey arasında, bağlantı kuran kimse, vasıta. Üretici ile tüketici arasında alım satım konusunda bağlantı kuran ve bundan kazanç sağlayan kimse, mutavassıt. İhracatçının ihracattan doğan alacaklarının büyük bir bölümünün malın yüklenmesinden hemen sonra, kalan kısmının ise para malı alandan tahsil edildiğinde bir aracı banka tarafından ödenmesini sağlayan kredi veya yatırım tekniği
- aracı
- iki kişi ya da iki taraf arasında bağlantı kuran ve uzlaşma sağlayan kimse
- aracı
- İhracatçının ihracattan doğan alacaklarının büyük bir bölümünün malın yüklenmesinden hemen sonra, kalan kısmının ise para malı alandan tahsil edildiğinde bir aracı banka tarafından ödenmesini sağlayan kredi veya yatırım tekniği, faktorink
- aracı
- Uzlaştıran, anlaşma sağlayan kimse
- aracı
- Üretici ile tüketici arasında alım satım konusunda bağlantı kuran ve bundan kazanç sağlayan kimse, mutavassıt
- Aracı
- mutavassıt
- Aracı
- komprador
- Aracı
- vasıta
Related Terms
Turkish - English
Definition of araci in Turkish English dictionary
- aracı
- intermediary
- aracı
- mediator
- aracı
- middleman
- aracı
- agent
- aracı
- go between
- aracı
- (marriage) broker
- aracı
- intermediate; mediatrix
- aracı
- mediator, go-between; intermediary
- aracı
- intercessor
- aracı
- interceder
- aracı
- woman mediator
- aracı
- mediator, go-between, intermediary; agent, broker, middleman
- aracı
- (Dilbilim) means
I reported to him by means of an SMS that he had to stop his work as soon as possible.
-En kısa sürede işi durdurmak zorunda olduğunu bir SMS aracılığıyla bildirdim.
Language is a means of communication.
-Dil bir iletişim aracıdır.
- aracı
- (Ticaret) finder
- aracı
- broker
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
-ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
- aracı
- (Askeri) cut out
- aracı
- contact
Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
-Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
Tom contacted John through Mary.
-Tom, Mary'nin aracılığıyla John'la temas kurdu.
- aracı
- (Ticaret) reseller
- aracı
- jobber
- aracı
- broker agent
- aracı
- go-between
- aracı
- inbetween
- aracı
- mediary
- aracı
- gangmaster
- aracı
- solicitor
- aracı
- gobetween
- aracı
- {i} intermediate
- aracı
- internuncio
- aracı
- intermediator