arıyor

listen to the pronunciation of arıyor
Turkish - English
(Bilgisayar) calling

I am calling from Germany. - Almanya'dan arıyorum.

Are you calling from Germany? - Almanya'dan mı arıyorsun?

(Bilgisayar) seeking

I've been seeking an answer to your question. - Soruna bir cevap arıyorum.

I am seeking a person who can write a personal computer manual. - Bilgisayar kullanma kılavuzu yazabilen bir kişi arıyorum.

searching for
searching

I've been searching for my puppy for weeks. - Haftalardır yavru köpeğimi arıyorum.

The police have been searching for Tom for years. - Polisler yıllarca Tom'u arıyorlar.

ara
{i} recess

The meeting will reconvene in two hours after a brief recess. - Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.

May we have a short recess? - Kısa bir ara verebilir miyiz?

ara
{s} intermediary
ara
{i} break

The thief used a screwdriver to break into the car. - Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.

If the car breaks down, we'll walk. - Araba bozulursa, yürürüz.

ara
{i} space

Tom backed his car out of the parking space. - Tom arabasını park yerinden çıkardı.

Leave a space between the lines. - Satırlar arasında bir boşluk bırak.

ara
{f} search

You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary. - Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.

She searched for her granddaughter who had been taken away. - O kaçırılan torununu aradı.

ara
interval

I visit my friend's house at intervals. - Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.

The volcano erupts at regular intervals. - Volkan düzenli aralıklarla püskürür.

ara
gap

There is a wide gap in the opinions between the two students. - İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.

There is a generation gap between them. - Onlar arasında kuşak farkı var.

ara
distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
ara
sought

They all sought for the lost child. - Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.

He sought shelter from the rain. - O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.

ara
time out

Let's take time out to elaborate a strategy. - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.

ara
time, point in time
ara
interim

In the interim, please send all communications to Tom. - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.

ara
look for

Let's split up and look for Tom. - Ayrılalım ve Tom'u arayalım.

Tom began to look for a job three months before he graduated from college. - Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.

ara
seek

Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there. - Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.

Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come. - Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.

ara
buffer

Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists. - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.

ara
footing
ara
relation

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

Relations between us seem to be on the ebb. - Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.

ara
range

In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius. - Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.

They're just out of my price range. - Onlar benim fiyat aralığının dışında.

ara
stop

How about stopping the car and taking a rest? - Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?

Tom stopped looking for the treasure and went back home. - Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.

ara
margin

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

There is only a marginal difference between the two. - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.

ara
half

Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car. - Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.

Let's meet halfway between your house and mine. - Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.

ara
(Bilgisayar) lookup
ara
leg

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

ara
middle

The car stopped in the middle of the road. - Araba yolun ortasında istop etti.

Our car broke down in the middle of the street. - Arabamız caddenin ortasında bozuldu.

ara
pitch

The car went out of control and pitched headlong into the river. - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.

ara
(Mekanik) clearance
ara
cease

The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties. - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.

ara
(Mimarlık) partition

There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine. - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.

ara
comma

Do you know how to use these command line tools? - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?

Please put a comma between the two main clauses. - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.

ara
meanwhile

Meanwhile, I want to draw your attention to a point. - Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.

Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff. - Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.

ara
(Bilgisayar) place call
ara
terms

They're on good terms with their neighbors. - Onların komşularıyla arası iyi.

Are you on good terms with Tom? - Tom'la aranız iyi mi?

ara
(Bilgisayar) place a call
ara
discontinuation
ara
scrabble
ara
discontinuance
ara
interm

It was raining all day long without intermission. - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.

It's almost intermission. - Gösterim arası olmak üzere.

ara
{f} call

Call me this afternoon. - Bu öğleden sonra beni ara.

Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting. - Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.

ara
interstice
ara
interlude
ara
{f} searching

The police spent hours searching Tom's place, but they couldn't find the murder weapon. - Polisler saatlerce Tom'un evini aradılar fakat onlar cinayet silahını bulamadılar.

They continued searching. - Aramaya devam ettiler.

ara
pause

We should sometimes pause to think. - Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.

Let's take a pause. I cannot continue any longer. - Bir ara verelim! Daha fazla devam edemem.

ara
lapse
ara
seek for
ara
look up

You should look up that word. - O kelimeyi sözlükte aramalısın.

I often look up words in that dictionary. - O sözlükte sık sık kelimeler ararım.

ara
half time
ara
{f} seeking

I came here seeking justice. - Buraya adalet aramak için geldim.

Martin Luther King spent his life seeking justice. - Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.

ara
interspace
ara
{f} ransacking
ara
{f} dial

In the case of fire, dial 119. - Yangın durumunda, 119'u arayın.

In case of fire, you should dial 119 immediately. - Yangın durumunda, hemen 119'u aramanız gerekir.

ara
search for

Do not search for people's weaknesses, but for their strengths. - İnsanların zayıf yönlerini araştırmayın ama güçlü yönlerini araştırın.

They did not have time to search for it. - Onu aramak için zamanları yoktu.

ara
ıntermediate
ara
look#for
kim arıyor
who is calling
ara
intermediate

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class. - Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.

ara
distance; break
ara
cessation
ara
distance (between two things)
ara
intermediary, intermediate
ara
intermission

When is the intermission? - Perde arası ne zaman?

It was raining all day long without intermission. - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.

ara
chasm
ara
break (in a game); interlude; intermission
ara
interlocutory
ara
lull
ara
mediate

He mediated between the two parties. - O iki parti arasında aracılık yaptı.

Interpreters mediate between different cultures. - Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.

ara
discontinuity
ara
interruption
ara
check

The rough terrain checked the progress of the hikers. - Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.

The policeman was checking the cars one-by-one. - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.

ara
time between two events, interval
ara
idle
ara
meso
ara
breathing space
ara
recessional
ara
relations (between people)
ara
space, spacing
ara
interregnum
ara
breather
ara
idler
ara
short break; discontinuance
ara
bye
ara
{i} truce
ara
abscission
ara
{i} spread

Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force. - Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.

ara
quest

I called you because I need to ask you a question. - Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.

I'm doing some history research and would like to ask you a few questions. - Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.

ara
tween
ara
(Nükleer Bilimler) interstitial
ara
{i} respite
ara
time lag
ara
{i} spacing

Tom is always spacing out in class. - Tom her zaman derse ara veriyor.

ara
{i} recreation

Every now and then, I play tennis for recreation. - Ara sıra eğlence için tenis oynarım.

ara
surcease
ara
rootle
ara
drive

Sometimes he drives to work. - O bazen işe arabayla gider.

You'll be able to drive a car in a few days. - Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.

ara
forage
ara
{i} distance

There is a distance of four fingers between the eyes and the ears. - Gözler ve kulaklar arasında dört parmaklık bir mesafe vardır.

Scientists can easily compute the distance between planets. - Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.

bela arıyor
itching for trouble
kim arıyor sorabilir miyim
May I ask who's calling
modem arıyor
(Bilgisayar) dialing modem
ne arıyor
What's he doing here/there?/What does he want?
ölmüş eşek arıyor ki nalını söksün
(Konuşma Dili) You can't be more penny-pinching than he is!
English - English

Definition of arıyor in English English dictionary

ARA
Automotive Recyclers Association
ARA
Awards and Recognition Association
ARA
Aracruz Cellulose S.A
ARA
A prefix applied to ships operated by the Armada de la República Argentina (ARA)
ARA
Applied Research Associates
ARA
Australian Retailers Association
ARA
Australasian Railway Association
Ara
A constellation of the southern sky, said to resemble an altar
Ara
An appraisal designation for Accredited Rural Appraiser awarded by the American Society of Farm Managers and Rural Appraisers
Ara
AppleTalk Remote Access Protocol that provides Macintosh users direct access to information and resources at a remote AppleTalk site
Ara
AppleTalk Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available files, printers, servers, e-mail, and so on
Ara
The physical body
Ara
Apple Remote Access, a protocol allowing network access from Macintosh systems via dialup Now almost entirely obsolete
Ara
(Amateur Rowing Association) The governing body for rowing in England, responsible for organising the National Championships (NatChamps) http: //www ara-rowing org
Ara
Appleshare Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access A protocol (and product) that provides system-level support for dial-in (modem) connections to an AppleTalk network With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available services - files, printers, servers, e-mail, etc
Ara
Accounting Research Association
Ara
macaws
Ara
a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Ara
Apple Remote Access A software program from Apple Computer that allows one Mac to dial another Mac via a modem and, through AppleShare and/or Personal File Sharing, access local or network resources available to the "answering" Mac (Common resources include shared directories, servers, and printers ) Although I don't cover the issue much in this book, you can do some neat things with ARA and MacTCP
Ara
Apple Remote Access, a program to allow full access to the UVA network including IP and AppleTalk services (Novell file Servers) over a phone line from a Macintosh computer
Ara
a foot, (as a verb) to go
Ara
AppleTalk Remote Access, a protocol developed by Apple to allow PowerBook and Macintosh users to connect to an AppleTalk network over phone lines
ara
The Altar; a southern constellation, south of the tail of the Scorpion
ara
A name of the great blue and yellow macaw (Ara ararauna), native of South America
ara
macaws a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Turkish - Turkish

Definition of arıyor in Turkish Turkish dictionary

ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Avlu
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Mıntıka, bölge
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Çıplaklık
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Geniş, çıplak arazi
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Komşuluk
Ara
antrakt
Ara
(Osmanlı Dönemi) MESAFE
Ara
(Hukuk) MABEYN
Ara
mabeyin
Ara
(Hukuk) FASILA
ara
Basketbol ve voleybolda takımların dinlenmek, taktik almak ve oyun alanlarını değiştirmek için kullandıkları süre
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi
ara
Roma mimarlığında üzerinde kurban kesilen sunak
ara
Güney Amerika'da yaşayan bir cins papağan
ara
Fasıla
ara
Aralık
ara
Futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki devresi arasında verilen on beş dakikalık dinlenme süresi, haftaym
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
ara
Sunak takımyıldızının Latince adı
ara
Bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt
ara
Samimiyet
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
ara
İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi: "Aralarına yabancı sokmak, nezaketsizlik olur."- M. Yesarî
ara
iri gövdeli bir papağan türü
ara
Papağan türleri
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi: "Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler."- N. Cumalı
ara
Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre
ara
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan
ara
(Osmanlı Dönemi) fâsıla
ÂRÂ
(Osmanlı Dönemi) f. Süsleyen. Bezeyen
English - Turkish

Definition of arıyor in English Turkish dictionary

Ara
Sunak (takımyıldızı)
ara
sunak
ara
ar