English - Turkish
Definition of any small, hard particle, as of sand, sugar, salt, etc in English Turkish dictionary
- grain
- {i} tanecik
- grain
- (Mühendislik) tane
Kör bir tavuk bile bir mısır tanesini bulabilir.
-Even a blind chicken can find a grain of corn.
Bir pirinç tanesini bile harcamamamız gerekir.
-We shouldn't waste even one grain of rice.
- grain
- tahıl
Almanya tahıl ihraç ediyor mu?
-Does Germany export grain?
Onlar birçok ülkeye tahıl ihracatı yapıyorlar.
-They export grain to many countries.
- grain
- greyn
- grain
- (Gıda) hububat tanesi
- grain
- (Tekstil) kumaş çizgisi
- grain
- zerrecik
- grain
- parça
- grain
- zerre
Onun hikayesinde bir zerre gerçek yok.
-There is not a grain of truth in his story.
- grain
- tohum
Çiftçiler, tahıl tohumlarını ilkbaharda ekerler.
-Farmers sow grain seeds in spring.
- grain
- mermer taklidi boyamak
- grain
- {f} damarlı yapmak
- grain
- {i} (arpa, buğday, mısır v.b.) tane: three grains of wheat üç buğday tanesi
- grain
- {i} (bir ağaç parçasının içindeki)
- grain
- (isim) tane, tahıl, tanecik, zerre, granül, damar, çizgi, damarlı yüzey
- grain
- ağaç damarlarını taklit edercesine boyamak
- grain
- {i} damarlı yüzey
- grain
- (Tıp) Eczacı tartısında 0.065 gram
- grain
- hububat,tohum
Related Terms
English - English
Definition of any small, hard particle, as of sand, sugar, salt, etc in English English dictionary
- grain
any small, hard particle, as of sand, sugar, salt, etc
Hyphenation
a·ny small, hard particle, as of sand, sugar, salt, etcPronunciation
Resimler
Favorites