Uzun boylu adam, yakasına pembe bir karanfil takmıştı.
- The tall man wore a pink carnation in his lapel.
O, duvarı pembe boyadı.
- She painted the wall pink.
Kız kardeşimin arabası pembe renklidir.
- My sister's car is pink.
Pembe renkli bir arabam var.
- I have a pink-coloured car.
This garden in particular has a beautiful bed of pinks.