That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
- Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
Tom's girlfriend is very supportive and understanding.
- Tom'un kız arkadaşı destekleyici ve anlayışlı.
She is considerate of others.
- O başkalarına karşı anlayışlıdır.
Tom wasn't real receptive to the plan.
- Tom plan için gerçekten anlayışlı değildi.
People were sympathetic to Fadil.
- İnsanlar Fadıl'a karşı anlayışlıydı.
Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
- Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
Tom's ideas were thoughtful.
- Tom'un düşünceleri anlayışlıydı.
Tom certainly has a better understanding of this matter than I do.
- Tom'un kesinlikle bu konu ile ilgili daha iyi bir anlayışı var.
This book is above my understanding.
- Bu kitap benim anlayışımın üzerindedir.
Tom is savvy, isn't he?
- Tom anlayışlı, değil mi?
You're a very perceptive person.
- Sen çok anlayışlı bir adamsın.
There is a global problem of comprehension.
- Küresel bir anlayış sorunu var.
Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.
- Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir.
A good sense of humor will help you deal with hard times.
- İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır.
Our teacher has a wonderful sense of humor.
- Öğretmenimizin harika bir espri anlayışı var.
It is a pity that he has no sense of humor.
- Ne yazık ki onun espri anlayışı yok.
Theosophy is a system of belief based on mystical insight into the nature of God and the soul.
- Teosofi Tanrı ve ruhun doğasında mistik anlayışa dayalı bir inanç sistemidir.
Thanks for all your insight.
- Tüm anlayışınız için teşekkürler.
You're a very perceptive person.
- Sen çok anlayışlı bir adamsın.