anlamsız

listen to the pronunciation of anlamsız
Turkish - English
nonsensical
meaningless

YouTube videos are very meaningless. - YouTube videoları çok anlamsız.

What she said was completely meaningless. - Onun söylediği tamamen anlamsızdı.

senseless

Fadil's senseless cruelty wasn't over. - Fadıl'ın anlamsız zulmü bitmedi.

This was senseless violence. - Bu, anlamsız şiddetti.

nonsense

It's nonsense to try that. - Ona uğraşmak anlamsız.

Tom was talking nonsense. - Tom anlamsız konuşuyordu.

pointless

Life without love is just totally pointless. - Sevgisiz hayat tamamen anlamsızdır.

A pointless life is a premature death. - Anlamsız bir yaşam, erken doğmuş bir ölümdür.

null
barren
insane
absurd

The price was absurdly high. - Bedel anlamsız olarak yüksekti.

insignificant

I'm so unimportant and insignificant. - Ben çok önemsiz ve anlamsızım.

meaningless, inane; nonsensical, senseless, incoherent; absurd; pointless, purposeless; vacuous
inane
unreasonable
for the birds
grotesque
incoherent

The foreigner answered with a long, incoherent sentence. - Yabancı uzun, anlamsız bir cümle ile cevap verdi.

expressionless

His face is always expressionless. - Onun yüzü hep anlamsızdır.

empty

My life would have been completely empty without you. - Sen olmadan yaşamım tamamen anlamsız olurdu.

frivolous

Do you feel that this lawsuit is frivolous? - Bu davanın anlamsız olduğunu hissediyor musun?

blank
inexpressive
purposeless
of no significance
dead pan
{s} vain
{s} ridiculous
glass
freakish
pathological
deadpan
feeble
chimerical
facile
nonsignificant
{s} yeasty
{s} sodden
colorless
absurdstatement
{s} unmeaning
expression

His face is always expressionless. - Onun yüzü hep anlamsızdır.

{s} vacuous
{s} inept
anlam
sense

You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so. - Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.

I am nervous in a sense. - Ben bir anlamda asabiyim.

anlam
meaning

Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful. - Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.

YouTube videos are very meaningless. - YouTube videoları çok anlamsız.

anlamsız dil
mumbo-jumbo
anlamsız kompliman
flummery
anlamsız sesler çıkarmak
gabble
anlamsız söz
inanity
anlamsız söz
jabber wocky
anlamsız söz
gobbledygook
anlamsız söz
rubbish
anlamsız söz
abracadabra
anlamsız törenler
gaud
anlamsız yarış
rat race
anlamsız yüz
dead pan
anlamsız yüz ifadesi olan
dead pan
anlam
meaning, sense
anlam
{i} denotation
anlam
{i} inference
anlam
{i} content

Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt. - Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.

anlam
construction
anlam
intention

You have to read between the lines to know the true intention of the author. - Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.

I don't understand what his intentions are. - Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.

anlam
effect

Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking. - Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.

anlam
drift
anlam
sound

I tried to sound out his views. - Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.

anlam
significance

Your thoughts are of no significance at all. - Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.

anlam
rhyme or reason
anlam
point

I think you've missed the point. - Sanırım konuyu anlamadın.

There is no point in pretending to be sick. - Hastaymış gibi yapmanın anlamı yok.

anlam
semantics

You're arguing semantics. - Anlambilim tartışıyorsunuz.

anlam
{i} mean

Amnesia means loss of memory. - Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.

YouTube videos are very meaningless. - YouTube videoları çok anlamsız.

anlam
implication
anlam
meaning to
gereksiz, anlamsız, boş söz
superfluous, meaningless, empty words
anlam
strain
anlam
explanation

Your detailed explanation of the situation has let me see the light. - Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.

Don't hesitate to ask questions if you don't understand my explanation. - Açıklamamı anlamazsan sorular sormaktan çekinme.

anlam
significancy
anlam
tenor
anlam
acceptation
anlam
signification
anlam
purview
anlam
meaning, sense mana
anlam
purport
anlam
import

The most important thing is that you understand me. - En önemli şey beni anlaman.

Some day you will come to realize the importance of saving. - Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.

anlam
hang

I don't understand why you hang out with Tom all the time. - Her zaman Tom'la niye takıldığını anlamıyorum.

I don't understand. Why do you hang out with her all the time? - Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?

boş ve anlamsız sözcükler
formula
hızlı ve anlamsız konuşma
gibberish
komik ve anlamsız benzetme
(Sanat) grotesquery
Turkish - Turkish
Anlamı olmayan, önemli bir şey anlatmayan, manasız
manasız
boş
Anlam
meal
Anlam
deme
Anlam
valör
Anlam
mana

Bu kelimenin manası nedir? - Bu sözcüğün anlamı nedir?

Kelimelerin manası kontekste göre değişir. - Kelimelerin anlamı içeriğe göre değişir.

Anlam
medlül
Anlam
fehva
Anlam
medlûl
Anlam
fevha
anlam
Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey; bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, fehva
anlam
Bir önermenin, bir tasarının, bir düşüncenin veya eserin anlatmak istediği şey
anlam
Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, fehva, valör
anlamsız
Favorites