They said the deal was foolish.
- Onlar anlaşmanın aptalca olduğunu söyledi.
Tom made good money on that deal.
- Tom o anlaşmada iyi para yaptı.
The Indians were not happy with this agreement.
- Hintliler bu anlaşmadan mutlu değillerdi.
Tom and Mary reached an agreement.
- Tom ve Mary bir anlaşmaya vardılar.
In accordance with our agreement, he stopped asking me personal questions.
- Bizim anlaşma uyarınca o bana kişisel sorular sormaya son verdi.
These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law.
- İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.
The two countries will negotiate a settlement to the crisis.
- İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.
The two countries came to a political settlement over this dispute.
- İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.
The union and the company have come to terms on a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
The details of the agreement are set forth in the contract.
- Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
We've come to an arrangement.
- Biz bir anlaşmaya vardık.
We made arrangements to meet at 6 p.m. on Monday.
- Biz Pazartesi günü saat akşam 6'da buluşmak için anlaşma yaptık.
We've come to an arrangement.
- Biz bir anlaşmaya vardık.
We made arrangements to meet at 6 p.m. on Monday.
- Biz Pazartesi günü saat akşam 6'da buluşmak için anlaşma yaptık.
In accordance with our agreement, he stopped asking me personal questions.
- Bizim anlaşma uyarınca o bana kişisel sorular sormaya son verdi.
These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law.
- İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.
Most people thought it was a good treaty.
- Çoğu insan onun iyi bir anlaşma olduğunu düşündü.
The United States had a treaty with France.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransa ile bir anlaşması vardı.
Was the Missouri Compromise legal?
- Missouri Anlaşması yasal mı?
After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise.
- Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.
Tom and I made a pact.
- Tom ve ben bir anlaşma yaptık.
You made a bargain with us.
- Bizimle anlaşmaya vardın.
Tom and I made a bargain.
- Tom ve ben anlaşmaya vardık.
We have an understanding.
- Bizim bir anlaşmamız var.
Tom and Mary came to an understanding.
- Tom ve Mary anlaşmaya vardı.