anlaşmalı

listen to the pronunciation of anlaşmalı
Turkish - English
contractual
contracted out
contract
arranged by agreement
anlaşma
{i} deal

It's not a big deal. Don't worry about it. - Bu büyük bir anlaşma değil. Onun hakkında endişelenme.

Maybe we can make a deal. - Belki de bir anlaşma yapabiliriz.

anlaşma
agreement

She took what he said as meaning agreement. - O, onun söylediğini anlaşma olarak aldı.

The Indians were not happy with this agreement. - Hintliler bu anlaşmadan mutlu değillerdi.

anlaşmalı taraf
contractor
anlaşmalı eylem
(Hukuk) concerted action
anlaşmalı üye işyeri
(Ticaret) contracted merchant
anlaşma
compact
anlaşma
{i} concert
anlaşma
concord
anlaşma
{i} conspiracy
anlaşma
accord

We hope to come to an accord with them about arms reduction. - Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.

These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law. - İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.

anlaşma
settlement

The two countries will negotiate a settlement to the crisis. - İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.

The two countries came to a political settlement over this dispute. - İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.

anlaşma
{i} assent
anlaşma
{i} contract

The contract is invalid if you were forced to sign it. - Eğer imzalamaya zorlandıysanız, anlaşma geçersizdir.

The details of the agreement are set forth in the contract. - Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.

anlaşma
(Tekstil) arrangament
anlaşma
arrangement

We've come to an arrangement. - Biz bir anlaşmaya vardık.

We made arrangements to meet at 6 p.m. on Monday. - Biz Pazartesi günü saat akşam 6'da buluşmak için anlaşma yaptık.

anlaşma
(Ticaret) amicable settlement
anlaşma
(Politika, Siyaset) league
anlaşma
(Ticaret) charter
anlaşma
arrange

We made arrangements to meet at 6 p.m. on Monday. - Biz Pazartesi günü saat akşam 6'da buluşmak için anlaşma yaptık.

We've come to an arrangement. - Biz bir anlaşmaya vardık.

anlaşma
(Politika, Siyaset) determination
anlaşma
{i} handshake
anlaşma
{i} concurring
anlaşma
consensus
anlaşma
entente
anlaşma
convention
anlaşma
conclusion
anlaşma
accordance

In accordance with our agreement, he stopped asking me personal questions. - Bizim anlaşma uyarınca o bana kişisel sorular sormaya son verdi.

These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law. - İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.

anlaşma
treaty

Most people thought it was a good treaty. - Çoğu insan onun iyi bir anlaşma olduğunu düşündü.

The treaty made Texas independent. - Anlaşma Texas'ı bağımsız hale getirdi.

anlaşma
alliance
anlaşma
(Tekstil) compromise

After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise. - Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.

Was the Missouri Compromise legal? - Missouri Anlaşması yasal mı?

anlaşma
inter rater
anlaşma
{i} covenant
anlaşma
the agreement
anlaşma
deal for
anlaşma
the deal
anlaşma
agreement, understanding, accord, covenant, arrangement, compact, bond
anlaşma
pact, treaty
anlaşma
pact

Tom and I made a pact. - Tom ve ben bir anlaşma yaptık.

anlaşma
(Hukuk) accord, agreement, pledge
anlaşma
bid
anlaşma
bargain

Tom and I made a bargain. - Tom ve ben anlaşmaya vardık.

You made a bargain with us. - Bizimle anlaşmaya vardın.

anlaşma
harmony, mutual understanding
anlaşma
agreement, understanding
anlaşma
understanding

We have an understanding. - Bizim bir anlaşmamız var.

Tom and Mary came to an understanding. - Tom ve Mary anlaşmaya vardı.

anlaşma
showdown
anlaşma
concordat
anlaşma
{i} rapport
anlaşma
{i} hookup
anlaşma
{i} composition
anlaşma
{i} axis
Turkish - Turkish
Anlaşmaya dayanan
Anlaşma
(Hukuk) İTİLAF
Anlaşma
konvansiyon
anlaşma
Devletler arası siyasal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda yapılan uzlaşma ve bu uzlaşmanın tespit edildiği belge, uyuşma, itilaf, antant
anlaşma
Anlaşmak işi
anlaşma
Sözleşme, mukavele
anlaşmalı
Favorites