anlaşamama

listen to the pronunciation of anlaşamama
Turkish - English
misunderstanding
incorrect understanding
incorrect interpretation
anlaşamamak
disagree
anlaşamamak
clash
anlaş
(Bilgisayar) negotiate

The two countries will negotiate a settlement to the crisis. - İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.

The next step was to negotiate terms of a peace treaty. - Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.

anlaş
cotton up to
anlaş
agree with

Tom and Mary almost always agree with each other. - Tom ve Mary hemen hemen her zaman birbirleriyle anlaşırlar.

I have to agree with Tom on this one. - Bu konuda Tom'la anlaşmak zorunda kaldık.

anlaş
concur
anlaş
{f} handshake
anlaşamamak
differ
anlaş
{f} handshaking
anlaş
{f} assent
anlaş
concurring
anlaşamamak
strongly disagree
anlaşamamak
not get along with
anlaşamamak
fail to agree
anlaşamama
Favorites