It's perfectly understandable.
- Bu kesinlikle anlaşılır.
A dictionary makes words comprehensible.
- Bir sözlük sözcükleri anlaşılır hale getirir.
He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
- O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
Please speak more clearly.
- Lütfen daha anlaşılır biçimde konuşun.
He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
- O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
Tom is clearly a paranoid schizophrenic.
- Tom anlaşılır biçimde bir şizofren paranoyak.
I wasn't thinking clearly.
- Ben anlaşılır biçimde düşünmüyordum.
Tom was understandably angry.
- Tom anlaşılır biçimde kızgındı.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
Attempts to negotiate a peace treaty failed.
- Barış anlaşması görüşme girişimleri başarısız oldu.
I happen to agree with Tom.
- Tom'la tesadüfen anlaşıyorum.
Tom and Mary almost always agree with each other.
- Tom ve Mary hemen hemen her zaman birbirleriyle anlaşırlar.