Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.
- Die Lösung für das eine kann sich als Lösung für das andere erweisen.
Sanırım, iki çeşit yorgun insan tipi var. Biri aşırı derecede uyku ihtiyacı olan, diğeri ise aşırı derecede huzur ihtiyacı olanlar.
- Ich denke, es gibt zwei Arten von müden Menschen. Die einen brauchen ganz dringend Schlaf, die anderen brauchen ganz dringend inneren Frieden.
Sırf sinir etmemek için, ne çok bekler insan diğeri arasın diye.
- Wie oft wartet man drauf, dass sich der andere meldet, weil man selber nicht nerven will.
Al birini vur ötekine!
- One's as bad as the other.
Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.
- The solution of one may prove to be the solution of the other.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
Bir el diğerini yıkar.
- One hand washes the other.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She has two cats. One is white and the other one is black.
O, Tom'dan başkası değil.
- It's none other than Tom!
Top şimdi başkasında.
- Now the shoe is on the other foot.
Geçen gün bahsettiğim araba bu.
- This is the car I spoke of the other day.
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
- The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.
Prenses ve İrlandalı birbirini tanıyordu ve evlilerdi ve bir yıl bir gün süren büyük bir düğün yapmışlardı.
- The Princess and the Irishman recognised each other, and were married, and had a great wedding that lasted for a year and a day.
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Don't expect others to think for you!
- Man darf nicht darauf warten, dass die anderen für einen denken!
Every person who is alone is alone because they are afraid of others.
- Jeder Mensch, der allein ist, ist allein, weil er Angst vor den anderen hat.
Every person who is alone is alone because they are afraid of others.
- Jeder Mensch, der allein ist, ist allein, weil er Angst vor den anderen hat.
Democracy is the worst form of government, except all the others that have been tried.
- Demokratie ist die schlechteste Regierungsform, abgesehen von allen anderen, die ausprobiert wurden.