Seyirciler arasında öğretmenler, avukatlar, mühendisler ve benzerleri vardı.
- Among the audience, there were teachers, lawyers, engineers, and so on.
Elmalar, portakalllar, ve benzerlerini getirdi.
- She brought apples, oranges, and so on.
Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.
- The vessel was loaded with coal, lumber, and so on.
Süt, yumurta, tereyağı ve benzeri şeyleri satın almalısınız.
- You must buy milk, eggs, butter, and so on.
Kalemler, defterler, sözlükler vesaire satın aldı.
- He bought pencils, notebooks, dictionaries and so on.
Dolma kalemlere, defterlere ve buna benzer şeylere ihtiyacım var.
- I need pens, notebooks and so on.
Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
- We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
Yemek yapmak, örgü örmek, bahçıvanlık, pul toplamak ve benzeri birçok hobileri vardır.
- She has many hobbies, cooking, knitting, gardening, collecting stamps, and so on.
Elma, portakal falan getirdi.
- She brought apples, oranges, and so on.
Put things where you will use them: sponges next to the sink, knives next to the cutting board, and so on.
... claims to existence, and the role, and so on. ...
... an artist, use Creative Commons. And so on. I actually think that there's a lot of venues. ...