Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.