Al birini vur ötekine!
- One's as bad as the other.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She's got two cats. One's white and the other is black.
Bir el diğerini yıkar.
- One hand washes the other.
Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
- Don't expect others to think for you!
Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
- The little girl never smiles at anyone other than Emily.
O kitabı bana verme. Bana diğerini ver.
- Don't give me that book. Give me the other one.
Onun diğerini seçmesi çok akıllıca.
- It was very wise of her to choose the other one.
Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.
- This is the same pencil that I lost the other day.
Geçen gün bahsettiğim araba bu.
- This is the car I spoke of the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.
- To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin.
Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
- The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
I'm afraid little Robbie does not always play well with others.
... MR. ROMNEY: Let me mention the other one. Let's talk the ' ...