Hiçbir müzisyen o müziği cenaze töreninde çalmayı düşünmezdi.
- No musician would have thought of playing that music at the funeral.
Müzikten anlayan kim onun çalmasının iyi olduğunu söyleyebilirdi?
- Who that understands music could say his playing is good?
Kesinlikle,kart oynamayı severim.
- Certainly, I like playing cards.
O, tenis oynamaya düşkün.
- He is fond of playing tennis.
Onu her ziyaret edişinizde, onu video oyunları oynarken bulacaksınız.
- Whenever you visit him, you will find him playing video games.
Oturma odasında video oyunları oynarken annem bana onunla birlikte alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu.
- When I was playing video games in the living room, Mother asked me if I would go shopping with her.
Yangın çocukların kibritlerle oynamasından kaynaklandı.
- The fire was brought about by children's playing with matches.
Tenis ve golf oynamaktan hoşlanırım.
- I like playing tennis and golf.
Tom'un oyun oynayarak ne kadar çok zaman harcadığına şaşırırdın.
- You'd be amazed how much time Tom spends playing games.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.