Hesabı eşit olarak bölüşürler.
- They split the bill evenly.
Sana bir dolar ödersem, eşit oluruz.
- If I pay you a dollar, we'll be even.
O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
- She is never online, even during her vacation.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
Sanırım biz şimdi çiftiz.
- I think we're even now.
Cesar Chavez çiftlik sahipleri ve onların destekçileri bazen şiddet kullansalar bile greve katılanların sessiz kalmalarını istedi.
- Cesar Chavez asked that strikers remain non-violent even though farm owners and their supporters sometimes used violence.
Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
- Her birthday party will be held tomorrow evening.
Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.
- I corrected even the smallest details.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
- They didn't even know who they were supposed to meet.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
- Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
- Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
Tarafsızlık bile taraflıdır.
- Even impartiality is partial.
Tom bir bağış toplama etkinliği düzenliyor.
- Tom is organizing a fundraising event.
Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
- Tom has been calling me regularly every evening.
En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
- Even a worm will turn.
Rüzgar akşam sakinleşti.
- The wind calmed down in the evening.
Şimdi sizi daha da çok seviyorum arkadaşlar!
- Now I love you guys even more!
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
- His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
- It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
- Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.
- There's proper etiquette for everything, even an orgy.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum.
- I barely even remember Tom.
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
- Even today, his theory remains practically irrefutable.
Tom ve Mary aynı şeyler hakkında bile konuşuyorlar.
- Tom and Mary even talk about the same things.
Herkes aynı fikirde olsa bile, hepsi hatalı olabilir.
- Even if all agree, all can be wrong.
Akşam, meyveli börek yemek için dışarı çıkıyoruz, tamam mı?
- We're going out for dumplings in the evening, all right?
Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
- The events unfolded just as she predicted.
Olayların bu açıklaması tamamen abartılmış, üstelik doğru olsa bile.
- This description of events is completely exaggerated, even if it's essentially true.
Tom oldukça faydalı, üstelik hoşgörülü.
- Tom is quite helpful, indulgent even.
When the even was come they brought unto him many that were possessed with devylles .
We're expecting company this evening.
- We are expecting company this evening.
We're usually at home in the evening.
- We are usually at home in the evening.
Four, fourteen and forty are even numbers.
I was strong before; but now I am even stronger.
We need to even this playing field; the west goal is too low.
Clear out those rocks. The surface must be even.
He put me on the scale in my underwear and socks: 82 pounds. I left, humming all day long, remembering that once upon a time my ideal weight had been 84, and now I'd even beaten that. I decided 80 was a better number, a nice even number to be.
Despite her fear, she spoke in an even voice.
The distribution of food must be even.
... fueling even more innovation. ...
... But the games on mobile are even bigger. ...