an audience; an assembly of hearers, as at a lecture, a theater, etc

listen to the pronunciation of an audience; an assembly of hearers, as at a lecture, a theater, etc
English - Turkish

Definition of an audience; an assembly of hearers, as at a lecture, a theater, etc in English Turkish dictionary

house
{i} konut

Onlar bir sosyal konutta yaşıyorlar. - They live in a council house.

Son ev Tom'un konutuydu. - The last house was Tom's residence.

house
{i} ev
house
{f} -de bulunmak
house
{i} meclis

Meclis üç hafta sonra oy kullandı. - The House voted three weeks later.

Meclis otuz üç kez oylama yaptı. - The House voted thirty-three times.

house
(Ticaret) banka binası
house
(Ticaret) ticaretevi
house
{i} hane

Toplam hane halkı geliriniz nedir? - What's your total household income?

Binlerce haneye elektrik sağlayacak kadar güneş paneli kuruldu. - Enough solar panels have been installed to provide electricity to thousands of households.

house
dar

Evimin arkasındaki sokak, dağıtım kamyonları için çok dar. - The street behind my house is too narrow for delivery trucks.

Evimin önündeki sokak oldukça dar. - The street in front of my house is pretty narrow.

house
kamara

İngiliz Parlamentosu, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasına bölünmüştür. - The British Parliament is divided into the House of Commons and the House of Lords.

house
ev halkı

Tom ev halkının bir parçasıydı. - Tom was part of our household.

Benim ev halkımın 5 üyesi vardır. - There are 5 members of my household

house
{i} tiyatro
house
{f} barındırmak
house
siper altına almak
house
yerleştirmek
house
(Tıp) derin
house
{i} gen. b.h. hanedan
house
{f} ev sağlamak
house
{i} gösteri

Benim en sevdiğim gösteri Umutsuz Ev kadınları. - My favourite show is Desperate Housewives.

Tom Mary'ye evinin bazı resimlerini gösteriyor. - Tom showed Mary some pictures of his house.

house
barınmak
English - English
house
an audience; an assembly of hearers, as at a lecture, a theater, etc
Favorites