an attitude or a feeling of distaste or aversion

listen to the pronunciation of an attitude or a feeling of distaste or aversion
English - Turkish

Definition of an attitude or a feeling of distaste or aversion in English Turkish dictionary

dislike
{i} nefret

Benim ondan nefret etmem için geçerli bir nedenim yok. - There is no earthly reason for me to dislike her.

Anlamadığın şeyden nefret etme. - Don't dislike what you don't understand.

dislike
{f} hoşlanmamak

Ondan hoşlanmamak için Tom'u henüz yeterince iyi tanımıyorum - I don't know Tom well enough to dislike him yet.

dislike
hoşnutsuzluk
dislike
{f} sevmemek
dislike
{i} antipati

Onun böceklere karşı güçlü bir antipatisi var. - She has a strong dislike of insects.

Ona hiç antipati duymuyorum. - I don't dislike him at all.

dislike
hoşuna gitmemek
dislike
{f} beğenmemek
dislike
antipati duymak
dislike
{i} beğenmeme
dislike
hoşlanma

Gerekli arama fikrinden hoşlanmadım, fakat o yapılmalıydı. - I disliked the idea of the necessary call, but it had to be done.

O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz. - He is such a bad person that everybody dislikes him.

dislike
hoşlanmayış
dislike
birisinin sevmediği şey/kimse
dislike
(isim) beğenmeme, hoşlanmama, sevmeme, antipati, nefret
dislike
{f} sevme

Tom Mary'yi sevmediği için geldi. - Tom came to dislike Mary.

Çocuğum diş hekimini sevmez. - My child dislikes the dentist.

dislike
hoşlanma,v.sevme: n.sevmeme
dislike
beğenme

Birçok kişi bu değişikliği beğenmedi. - Many people disliked that change.

İlk bakışta onu beğenmedi. - He disliked her at first glance.

dislike
take a dislike to soğumak
dislike
{i} of/for -i sevmeme, -den hoşlanmama
English - English
dislike
an attitude or a feeling of distaste or aversion

    Hyphenation

    an at·ti·tude or a feel·ing of dis·taste or a·ver·sion

    Turkish pronunciation

    ın ätıtud ır ı filîng ıv dîsteyst ır ıvırjın

    Pronunciation

    /ən ˈatəˌto͞od ər ə ˈfēləɴɢ əv dəsˈtāst ər əˈvərᴢʜən/ /ən ˈætəˌtuːd ɜr ə ˈfiːlɪŋ əv dɪsˈteɪst ɜr əˈvɜrʒən/
Favorites