Ona, gömlek cebine sığmayacak kadar büyük bir kamera aldım.
- She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
Büyükbabası ona pahalı bir oyuncak aldı.
- His grandfather bought him the expensive toy.
Mary Tom'a Dale Carnegie tarafından yazılmış Nasıl dost kazanılır ve insanları nasıl etkilersin'in bir kopyasını satın aldı.
- Mary bought Tom a copy of How to Win Friends and Influence People, by Dale Carnegie.
Yeni bir mikro dalga fırın almamızın zamanı geldi de geçti.
- It is about time we bought a new microwave oven.