Tom'un zıt bir sorunu var.
- Tom has the opposite problem.
Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
- Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
Aksi yöne gitmen gerekir.
- You should go in the opposite direction.
Zengin olmak, yoksul olmanın karşıtıdır.
- Becoming rich is the opposite of becoming poor.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
- Their house is just opposite the bus stop.
Kimin evi seninkinin karşısında?
- Whose house is opposite to yours?
Benim görüşüm karşı yönde.
- My opinion is the opposite.
Sami karşı yönden geliyordu.
- Sami was coming in the opposite direction.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
İyi kötü'nün karşıt anlamlı sözcüğü ve uzun kısa'nın karşıt anlamlı sözcüğüdür.
- Good is the antonym of bad and tall is the antonym of short.
Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom sat opposite Mary.
Onu evi caddenin karşı tarafında.
- His house is on the opposite side of the street.
Karşıda altı katlı bir bina var.
- Opposite there is a six-story building.
Zıt anlamlı sözcüğü eş anlamlı sözcüğünün zıt anlamlısıdır.
- The word ‘antonym’ is antonymous to ‘synonym’.
İyi kötü'nün karşıt anlamlı sözcüğü ve uzun kısa'nın karşıt anlamlı sözcüğüdür.
- Good is the antonym of bad and tall is the antonym of short.
Zıt anlamlı sözcüğü eş anlamlı sözcüğünün zıt anlamlısıdır.
- The word ‘antonym’ is antonymous to ‘synonym’.
rich is an antonym of poor; full is an antonym of empty.