Sizi soran bir hanımefendi var.
- There's a lady asking for you.
Hanımefendi iyi bir aileden geliyordu.
- The lady came from a good family.
Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
- The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
Bana sırnaşmayın genç bayan!
- Don't get sassy with me young lady!
Jane güzel bir leydi oldu.
- Jane grew up to be a fine lady.
Leydi en fazla kırk yaşında.
- The lady is forty years old at most.
O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
- She shot a warm smile at the old lady.
Şu zavallı kadın engelli.
- That poor lady is disabled.
Hayalim devlet başkanının eşi olmak.
- My dream is to be the First Lady.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Sevgili bayan, ben Polonyalı bir dedektif değilim. Ben uluslararası bir dedektifim.
- I am not a Polish detective, dear lady. I am an international detective.
Hanımefendi, bir ay önce buraya taşındı.
- The lady moved here a month ago.
Bayan Smith yaşlı bir hanımdır.
- Mrs. Smith is an elderly lady.