Definition of an action or engagement not of sufficient magnitude to be called a battle in English Turkish dictionary
- affair
- {i} sorun, mesele, iş
- affair
- {i} ilişki
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
-A government suffers from civil affairs.
Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
-Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
- affair
- takıntı
- affair
- macera
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
-It was a very passionate love affair.
- affair
- iş
Onun işlerine karışmayın.
-Don't meddle in his affairs.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
-He has no connection with this affair.
- affair
- hadise
- affair
- maslahat
- affair
- {i} olay
O, olaya karıştığını inkar etti.
-He denied having been involved in the affair.
Onlar olayı araştıracak.
-They are going to investigate the affair.
- affair
- iş/ilişki/mesele
- affair
- {i} mesele
Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
-Do you think she has nothing to do with the affair?
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
-Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
- affair
- {i} k.dili. şey (makine/eşya)
- affair
- {i} gönül macerası
- affair
- {i} k.dili. olay, skandal
- affair
- {i} konu
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
-According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
-Don't you want to talk about the affair?
- affair
- {i} şey
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
-He knows a lot about foreign affairs.
Related Terms
Definition of an action or engagement not of sufficient magnitude to be called a battle in English English dictionary
- affair