Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
We have the extra-large size, but not in that color.
- Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
I accept, but only under one condition.
- Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
Tom and Mary didn't like each other at first. However, they eventually became good friends.
- Tom ve Mary başlangıçta birbirlerini sevmediler ama sonunda iyi arkadaş oldular.
Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
- Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Mary won the lottery, but then she lost her ticket.
- Mary piyangoyu kazandı ama sonra biletini kaybetti.
The regulation was abolished, but then it was reenacted.
- Düzenleme kaldırıldı ama sonra yeniden yürürlüğe kondu.