Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
- After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
- Well, OK, Willie finally agreed.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Her zaman Tom ve Mary'nin sonunda evleneceklerini düşündüm.
- I always thought that Tom and Mary would eventually get married.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
O geçen ayın sonunda Paris'e gitti.
- She left for Paris at the end of last month.
Ken, temmuz ayının sonunda Amerika Birleşik Devletleri'ne gidiyor.
- Ken is going to the United States at the end of July.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Nihayet serbest bırakıldım.
- I was eventually released.
Nihayet evlendi onunla.
- He eventually married her.
Sonuçta biri Tom'a terbiyeli davranması gerektiğini söylemek zorunda kalacak.
- Eventually, someone is going to have to tell Tom that he needs to behave himself.
Sonuçta her şeyi bana anlatacaksın.
- You'll tell me everything eventually.
The boy stood on end.
- Der Junge stand am Ende.
I am at the end of my patience.
- Ich bin am Ende meiner Geduld.
He always says, only kidding! at the end.
- Er sagt immer am Ende: „War nur ein Spaß.“