Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
We have the extra-large size, but not in that color.
- Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil.
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
I only have one mouth, but I have two ears.
- Sadece tek ağzım ama iki kulağım var.
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
I'll be there. However, I might be late.
- Orada olacağım. Ama geç kalabilirim.
Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
He promised to come, but hasn't turned up yet.
- O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Mary won the lottery, but then she lost her ticket.
- Mary piyangoyu kazandı ama sonra biletini kaybetti.
The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
- Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.