Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Onlar Tayland doğumlular.
- They were born in Thailand.
Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu.
- My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.
Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
- We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Babam 1941'de Matsuyama'da doğmuş.
- My father was born in Matsuyama in 1941.
Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim.
- I would rather have been born in Japan.
Kent doğuştan liderdir.
- Kent is a born leader.
Tom doğuştan sanatçı.
- Tom is a born artist.