also, to cause (one) to proceed or follow in (a certain course)

listen to the pronunciation of also, to cause (one) to proceed or follow in (a certain course)
English - Turkish

Definition of also, to cause (one) to proceed or follow in (a certain course) in English Turkish dictionary

lead
{f} öncülük etmek
lead
{i} örnek

Örnek olarak liderlik etmeliyiz. - We should lead by example.

lead
{i} kurşun levha
lead
{f} yönetmek
lead
{i} önde olma
lead
kalem kurşunu
lead
ikna etmek
lead
ara kablosu
lead
idare etmek
lead
götürmek
lead
tasma kayışı
lead
öncülük

Grup yürüyüşe öncülük edecek bir rehber kiraladı. - The group hired a guide to lead the hike.

Sen neden yolda öncülük yapmıyorsun? - Why don't you lead the way?

lead
yol göster(mek)
lead
(Mühendislik) kurşun

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı? - Which is heavier, lead or gold?

Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi. - Tom wanted a pencil with a softer lead.

lead
İpucu

A lead from an informer enabled the police to make several arrests.

Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti. - The police and the FBI pursued several leads.

Polisin elinde hâlâ hiçbir ipucu yok. - The police still have no leads.

lead
(Askeri) ÖNLEME MESAFESİ: Hareket halindeki bir hedefe isabet temin edebilmek için, hedefin ilerisinde seçilecek nişan noktası ile hedef arasındaki mesafe
lead
(sıfat) kurşundan yapılmış
lead
{i} (versatil kalem için) uç, min
lead
{i} önde gelme, başta olma, ileride bulunma
lead
(fiil) başında olmak, yol göstermek, öncülük etmek, önde gitmek, önderlik etmek, yönetmek, yönlendirmek, etkilemek, başı olmak, sürdürmek, sürmek, açmak (kartlarını), götürmek
English - English
lead
also, to cause (one) to proceed or follow in (a certain course)
Favorites