The bus stopped to take on passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
It always takes time to get used to a new place.
- Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
I think she would be happy to receive a new computer.
- Sanırım o yeni bir bilgisayar almaktan mutlu olur.
If possible, I'd like to receive an answer.
- Mümkünse, bir cevap almak isterim.
We offer you the chance to obtain training in mathematical sciences.
- Size matematiksel bilimlerde eğitim almak için bir şans sunuyoruz.
I did everything I could to obtain this price.
- Bu fiyata almak için elimden gelen her şeyi yaptım.
I want to buy a new bicycle.
- Yeni bir bisiklet almak istiyorum.
Since Mac wants to buy a new Mustang, he is saving money.
- Mac bir yabani at almak istediğinden dolayı para biriktiriyor.
Tom reached down to pick up his suitcase.
- Tom bavulunu almak için uzandı.
Tom bent over to pick up a coin that was on the floor.
- Tom yerdeki parayı almak için eğildi.
Jim dropped his pen and bent to pick it up.
- Jim kalemini düşürdü ve onu almak için eğildi.
Tom and John went to the bar last night to pick up some girls.
- Tom ve John bazı kızları almak için dün gece bara gittiler.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
Tom opened the drawer to get a calculator.
- Tom hesap makinesini almak için çekmeceyi açtı.
I would like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
He went not to help his father but to borrow money from him.
- O, babasına yardımcı olmak için değil ama ondan ödünç para almak için gitti.
It is impossible to obtain the services of a tradesman in January in Australia. They are all on holiday.
- Avustralya'da ocak ayında esnaf hizmetini almak mümkün değildir. Onların hepsi tatildedirler.
I would like to purchase some boots.
- Bazı botlar satın almak istiyorum.
He uses bitcoins to purchase illicit drugs.
- O yasa dışı uyuşturucu almak için sanal para kullanır.
We had to remove your spleen.
- Dalağını almak zorunda kaldık.
I would have to take precautionary steps to keep him out.
- Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
I want to take a year off and travel around the world.
- Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
The bus stopped to take up passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
I don't want to take up much of your time.
- Zamanının çoğunu almak istemiyorum.
You'll have to get off at the bank and take the A52.
- Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
I have to buy a car this weekend.
- Bu hafta sonu bir araba almak zorundayım.
Tom bought a small camera to take on his trip.
- Tom gezisinde almak için küçük bir kamera satın aldı.
Do you want to take one?
- Birini almak ister misin?
I went for a walk to get some air.
- Ben biraz hava almak için yürüyüşe gittim.
You'll have to get off at the bank and take the A52.
- Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
I had to consider Tom's proposal.
- Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
One way to get money was to borrow it.
- Para almanın bir yolu onu ödünç almaktı.
Five thousand yen is enough to buy this dictionary.
- Beş bin yen bu sözlüğü satın almak için yeterlidir.
I want to buy a pair of ski boots.
- Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
Fadil wanted to take some sort of revenge against Layla.
- Fadıl, Leyla'ya karşı bir tür intikam almak istedi.
So I will find a way to take revenge against you.
- Bu yüzden sana karşı intikam almak için bir yol bulacağım.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
It's difficult to breathe when humidity is high.
- Nem oranı yüksek olduğunda nefes almak zordur.
Tom struggled to breathe.
- Tom nefes almak için çabalıyordu.
Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
I would like to purchase some boots.
- Bazı botlar satın almak istiyorum.
I would like to purchase your latest mail order catalogue.
- Senin en son posta sipariş kataloğunu satın almak istiyorum.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
It's easier to ask for forgiveness than to get permission.
- Af istemek izin almaktan daha kolaydır.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
We have to take this problem into consideration.
- Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
It is very important to consider the cultural background of the family.
- Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
The defence attorney did his best on behalf of Tom to secure his acquittal.
- Savunma avukatı onun beraatini güvenceye almak için Tom adına elinden geleni yaptı.
You'll have to handle it by yourself.
- Bunu tek başına ele almak zorunda kalacaksın.
I don't want to handle it.
- Onu ele almak istemiyorum.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
I have to take the chance.
- Göze almak zorundayım.
I wouldn't want to take the chance.
- Bunu göze almak istemem.
I've been looking forward to hearing from you for weeks.
- Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
I look forward to hearing from you soon.
- Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Their job is to dust the furniture.
- Onların işi mobilyanın tozunu almaktır.
They want to take part in the Olympic Games.
- Olimpiyat Oyunları'nda yer almak istiyorlar.
The important thing is not to win the game, but to take part in it.
- Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
I don't want to be involved in this affair.
- Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
One way to get money was to borrow it.
- Para almanın bir yolu onu ödünç almaktı.
Let's go grab a cup of coffee.
- Bir fincan kahve almaya gidelim.
Do you want to go grab some lunch?
- Biraz öğle yemeği almaya gitmek ister misin?
It is time to address this problem - Bu problemi ele alma zamanı geld.
Allı dağlar yücedir.