John'un ebeveynleri uçağın zamanında geldiğini duydukları için rahatlamış gibi görünüyorlardı.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
Uçağım güvenle indiğinde rahatlamış hissettim.
- I felt relieved when my plane landed safely.
Sami ağrıyı hafifletmek için ilaç aldı.
- Sami took medication to alleviate pain.
Sami'nin akıl hastalığı onun cezasını hafifletmedi. Art arda iki ömür boyu hapis cezası aldı.
- Sami's mental illness didn't alleviate his punishment. He got two consecutive life sentences.
Sami ağrıyı hafifletmek için ilaç aldı.
- Sami took medication to alleviate pain.
Sami ağrıyı hafifletmek için ilaç aldı.
- Sami took medication to alleviate pain.
Sami'nin akıl hastalığı onun cezasını hafifletmedi. Art arda iki ömür boyu hapis cezası aldı.
- Sami's mental illness didn't alleviate his punishment. He got two consecutive life sentences.
John'un ebeveynleri uçağın zamanında geldiğini duydukları için rahatlamış gibi görünüyorlardı.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
Tom Mary'nin güvenli şekilde eve vardığını duyduğunda rahatladı.
- Tom was relieved to hear that Mary had arrived home safely.
My alleviated sorrow no longer crushes me.
Alcohol is often a cheap tool to alleviate the stress of a hard day.