Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
- His absence gave birth to all sorts of rumors.
Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- There were all sorts of group activities.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
Bizim finansmanın tümünü kaybettik.
- We lost all of our funding.
Biz paramızın tümünü kaybettik.
- We lost all of our money.
Onun hakkında türlü türlü söylentiler yayılıyordu.
- All sorts of rumors were floating around about her.
... You'll find all sorts of elements that can only be made in a supernova. ...
... It's all sorts of civil society groups, and it's huge ...