Onun hakkında türlü türlü söylentiler yayılıyordu.
- All sorts of rumors were floating around about her.
Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of paintings.
Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- There were all sorts of group activities.
Sergiye her çeşit insan geldi.
- All sorts of people came to the exhibition.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
... It's all sorts of civil society groups, and it's huge ...
... run into all sorts of issues. ...