Tom considered leaving school, but decided against it.
- Tom okulu bırakmayı düşündü fakat onun aleyhinde karar verdi.
The boss considered firing Tom, but decided against it.
- Patron Tom'u işten kovmayı düşündü fakat bunun aleyhinde karar verdi.
The DA wants me to testify against Tom.
- Savcı benim Tom aleyhinde tanıklık yapmamı istiyor.
What's the accusation against him?
- Onun aleyhindeki suçlama nedir?